
Dilinin Ucunda Fenomeni
Televizyon karşısında oturmuÅŸ bir yarışma programı izliyorsunuz. İyi bildiÄŸiniz konulardan bir soru geliyor. Yanıtı bildiÄŸinizden eminsiniz, ama bir türlü aklınıza gelmiyor. Sanki tam dilinizin ucunda. Yanıt B ile baÅŸlıyor, üç heceli, ama bir türlü gelmiyor aklınıza iÅŸte. Demek ki, sizde geri çağırma (hatırlama) bloku var. Bir çalışmada, Almanca Kepler adını hatırlamaya çalışan insanlar incelenmiÅŸti. İnsanlar bunun “yabancı” bir ad olduÄŸunu, K ile baÅŸladığını biliyorlardı; bu durumda Keller, Kellet, Kendler ve Klemperer adlarını denediler. Keller’in en yakın ad olduÄŸunu da biliyorlar ama bir türlü doÄŸruyu bulamıyorlardı.
Hatırlamak otomatik bir süreçtir; bir uyarana yanıt olarak bilginin bellekten geri çaÄŸrılması belleÄŸin otomatik olan özel bölümüdür. Kimi zaman zahmetli olan ÅŸeyse, bilginin geri çaÄŸrılmasına neden olan iç düşünceleri ortaya çıkarmaktır. Örtülü anıların geri çaÄŸrılması otomatiktir: Belli bir uyaran otomatik bir yanıtı davet eder. ÖrneÄŸin, bisiklet sürmek ya da birinin adını yazmak – bunları nasıl otomatik olarak ve doÄŸru ÅŸekilde yapıyoruz?
Dilinin ucunda fenomeni
Ancak bellek sık sık takılır; hatalar yapar ve aradığımız bilgiyi geri çağırabilmek için uÄŸraşır dururuz. Psikologlar, bunun neden böyle olduÄŸunu sorar. Bu durum belleÄŸimizin iÅŸleyiÅŸine dair bize ne gösterir? Bu alandaki önemli bir konu, dilinin ucunda (tip-of-the-tongue, TOT) fenomenidir ve o sırada hatırlanamayan bir ÅŸeyi biliyor olma anıdır. Dilinin ucunda fenomeni, hemen hemen evrensel bir deneyim olarak, çok iyi bilinen bir kelimenin ya da bildik bir ismin hatırlanmasında zorluk ÅŸeklinde kendini gösteren bir bellek çağırma durumudur. Dilinin ucunda hali yaÅŸanırken, insanlar bloklanmış kelimenin neredeyse anımsanacağını hissederler. Sözcüğü bulmakta baÅŸarısız olmalarına raÄŸmen, bloklanmış sözcüğün kelimenin tam anlamıyla “dillerinin ucunda” olduÄŸuna dair bir hisleri vardır. EriÅŸilmezlik ve her an eriÅŸilebilecekmiÅŸ duygusu dilinin ucunda fenomenini tanımlayan iki temel özelliktir. Dilinin ucunda haliyle kendini gösteren, uygun yanttı çağıran uyaranı aktif arama sürecine hatırlama denir.
İlk dönem çalışmalar
Söz konusu fenomen, ilk ampirik çalışmanın yürütüldüğü 1966’dan bu yana kapsamlı olarak incelenmektedir. İnsanların dillerinin ucundaki bir sözcükle ilgili birçok ÅŸey hatırlayabildikleri ve kendilerine gösterildiÄŸinde sözcüğü hemen tanıdıkları anlaşılmıştır. Daha sonra araÅŸtırmacılar “çirkin abla etkisi” dedikleri ve kiÅŸinin doÄŸru sözcüğü hatırlamaya uÄŸraşırken, tekrar tekrar yanlış/farklı sözcüklerin ortaya çıktığına dair kanıtlar bulmuÅŸlardır. Çirkin abla sözcükler yüzeysel olarak benzer olup, bloklanan sözcükten daha sık kullanılıyor görünmektedir.
İnsanlar kendilerindeki çok engelleyici olabilen bu “blokları kaldırmak” için her tür tekniÄŸe baÅŸvururlar. İç ve dış dünyalarını çözüm uÄŸruna gözden geçirirler. Kimileri alfabeyi baÅŸtan sona geçer ya da ilgili bir ÅŸeyi gözünün önüne getirmeye çalışır. Kimileri baÅŸka birilerine sorar ya da etrafı araÅŸtırır. Kimi zaman sözcük kendiliÄŸinden ve durup dururken “ortaya çıkıverir”.
Bir kişiye ipuçları ya da anahtarlar verildiğinde, kimi zaman bunun olumsuz etki yaratması ve insanların daha başarısız olması da ayrı bir merak konusudur. İnsanlar bellek taraması yaparken, bu ipuçları onları geciktiriyor görünmektedir.
Peki ne öğrendik?
Her ÅŸeyden önce bu, evrensel olmasa da, çok yaygın bir durumdur. Bir araÅŸtırmacı, 51 dili incelemiÅŸ ve 45’inde dilinin ucunda fenomenini tanımlamak için kullanılan ifadelerde “dil” sözcüğünün geçtiÄŸini görmüştür. İkincisi, bu durum genellikle haftada bir gibi yüksek bir sıklıkta görülür ve bu sıklık yaÅŸla artar. Üçüncüsü, genellikle özel isimleri kapsar ve genellikle sözcüğün ilk harfi hatırlanır. KiÅŸinin hobilerini, mesleÄŸini ve saç rengini hatırlarız da, adı bir türlü aklımıza gelmez. Dördüncüsü, şükür ki, yüzde 50 durumda sorunu kendi başımıza çözeriz.
Kuramlar
Bir kuramda, dilimin ucunda fenomeninin nedeninin, sözcüğün sesinde aranması gerektiği öne sürülmüştür. Semantik bilginin -sözcüğün anlamının- önemine odaklanmaktansa, sözcüğün sesinin daha önemli olması mümkündür.
Sözcükler aşağıdaki gibi çeşitli bilgiler taşır:
• semantik bilgi (anlam)
• leksikal bilgi (harfler)
• fonolojik bilgi (ses).
Bu tür bilgiler belleÄŸin farklı bölümlerinde toplanır. Elbette birbirleriyle iliÅŸkilidirler; örneÄŸin, “Cırt cırt” sözcüğünü okuduÄŸunuzda, harfler iliÅŸkili ses bilgisini ve iliÅŸkili anlam bilgisini tetikler; böylece de size sözcüğün nasıl okunacağını ve anlamını bildirir. Bir sözcüğü düşünmeyi denediÄŸinizde, yani sözcük size verilmediÄŸinde, genellikle anlamıyla iÅŸe baÅŸlarsınız (“ÅŸu bir tarafı tüylü diÄŸer tarafı minik kancalı yapışkan ÅŸey”). Anlamla ses bilgisi arasındaki baÄŸlantı yeterince güçlü deÄŸilse, ses bilgisi size sözcüğün tümünü hatırlatmaya yetecek ÅŸekilde harekete geçirilemeyecektir.
Başka kuramcılar, dilinin ucunda fenomeninin sözcüğün anlamı ve sesi arasındaki zayıf bağlantılar nedeniyle ortaya çıktığını düşünürler. Bağlantılar kullanıldıkça güçlenir. Yeni kullanılmışlarsa daha güçlüdürler. Yaşlanma da bağlantıları zayıflatıyor olabilir. Bu durum, neden akla birdenbire yanlış bir sözcüğün geliverdiğini de açıklayabilir. Bu, hedef sözcüğe ses bakımından benzeyen bir sözcük olabilir.
Dilinin ucunda fenomeni, üç farklı alt disiplinle incelenmiştir: psikolinguistik, bellek perspektifleri ve üstbiliş (metacognition). llk ikisi doğrudan erişimle ilişkilidir ve dilinin ucunda fenomenine, leksikal geri çağırmada geçici bir aksaklık olarak bakar. Bu yaklaşım dilinin ucunda fenomenini, konuşma dilindeki dil sürçmeleri ve ses ya da hecelerin yerini değiştirme gibi diğer hatalara bağlar. Dilinin ucunda fenomeni çarpık hatırlama süreçlerinin işaretidir. Psikolinguistik yaklaşım bu fenomene sözcük geri çağırmaya dair bir pencere olarak bakar.
Psikolinguistik ve bellek perspektiflerinin doğrudan erişim bakışı üç temel hipotez ortaya atar. llki bloklama hipotezidir ve dilinin ucunda fenomeninin ortaya çıkmasının nedeninin insanların bloklanan sözcükleri yanlış kabul etmeleri, ancak, doğru ve yasaklanmış hedefi hatırlayamamaları olduğunu ileri sürer. İkincisi, eksik etkinleşme hipotezidir ve söz konusu fenomenin bellekteki hatırlanmamış bir hedefin varlığına karşı bir duyarlılıktan kaynaklandığını, buna da hedefin bilinçli belleğe taşınamamasının eşlik ettiğini söyler. Üçüncü hipotezse, iletim kusuru modelidir ve bu fenomenin, sözcüğün semantik temsili etkinleşmiş olduğunda, ancak hedef sözcüğün tam fonolojik temsili henüz hazır değilken ortaya çıktığını söyler.
Doğrudan erişim görüşlerine destek sağlayan şey, araştırma süjelerinin dilinin ucunda fenomeninin hedeflerini tanımaları ve bu fenomenin hedeflerine kısmi bilgi verme kapasiteleridir. Dilinin ucunda fenomeni yaşandıktan sonra doğru hedefin tanınması, süjelerin dilinin ucunda fenomeni yaşamaksızın doğru hedefi tanımasından daha büyük bir şeydir. Dahası, insanlar dilinin ucunda fenomeni hedefleriyle ilgili fonolojik bilgiyi, örneğin sözcüğün ilk harfini, hece sayısını ve vurgunun nerede olduğunu genellikle hatırlayabilirler.
Üst bilişsel modeller izleme ve denetleme süreçlerinin biliş üzerinde oynadığı role odaklanır. Bu yaklaşım, fenomeni, hatırlayanlar için erişilebilir olan hedef dışı bilgiye dayalı çıkarsamalar olarak görür.