14 Ocak 2021

Şükran Duygumuzu Dile Getirmek ‘ Teşekkür’

Şükran duygumuzu dile getirmek zaman zaman zor olsa da hem kendimiz hem de diğeriyle olan ilişkimizde hayati öneme sahiptir. Teşekkür ederek gardınızı indirdiğiniz anlarda kendiniz hakkında bilmediğiniz yönleri de keşfedersiniz.

Teşekkür etmek herkes için kolay değildir, çünkü bizi bağlı kılar ve risk aldırır. Ancak, teşekkür ettikten çok uzun zaman sonra bile yararlarını üzerimizde gözlemleriz. Çünkü içtenlikle teşekkür etmek, duygusal dengemizi korumaya aktif olarak katkı sağlar. Çocukken, bakkal bize şeker verdiğinde ona teşekkür etmeyi öğreniriz. Keza balon hediye eden baloncu amcaya, okuduğu sınav kâğıdımızı bize uzatan hocamıza veya işle ilgili bize önemli bir bilgi veren mesai arkadaşımıza da teşekkür ederiz.

Orada teşekkür, burada teşekkür; bunu herkes yapabilir. Teşekkür etmesi gereken kişi etmediğinde ise onun basit, nazik bir sözü söylemeyecek kadar kötü yetiştirildiğini ima etmek için sinirle şöyle deriz: “Bir şey değil!” Ancak gerçek şükran duygusunu ifade etmek oldukça zordur.

Bunun ilk sebebi, bizi başkasının nazarında derhal zayıf konumuna sokmasıdır. Karşımızdaki kişiye muhtaç olduğumuzu kabul etmiş oluruz. Bu da bizi, bağımsızlığı yücelten ultra ferdiyetçi modern toplumda borçlu ve bağımlı hissettirir. Şükran duygusunu ifade etmek aynı zamanda risk almak demektir.

Eğer muhatabımız sağduyulu biri değilse, bu üstünlüğünü eksiklerimizi gözümüze sokmak, istismar etmek ve bizi utandırmak için kullanabilir. Burada söz konusu olan ontolojik tanınmadır. Gardımızı indirdiğimiz o hayati anda, karşımızdaki kişiye bizi olduğumuz gibi kabul ettiği için teşekkür ederiz.

Filozof Martin Buber’in “ben-sen” tanışıklığı üzerine düşüncelerinden bahseden psikolog ve gestalt terapisti Sylvie Schoch de Neuforn, “Diğeri tarafından biricikliğimiz ve bütünlüğümüzle kabul görürüz” diyor.

Ardından, ortak güvenin o saf anı gelir. “O an, iki tarafın da birbirine kendini açtığı ve birbirlerinin üstündeki örtüyü kaldırdığı karşılıklı onaylama anıdır.” Çoğu kez birkaç dakika süren bu tecrübe nadir görülen bir yoğunluk içerir ve sanki saatlerce sürüyormuş gibi hissettiren bir ağırlığı vardır.

İlginizi Çekebilir:   Popüler Psikoloji Mitleri-Doğru bildiğimiz yanlışlar

Martin Buber şöyle der: “Mevcudiyet kaçışan veya kaygan bir olgu değildir; bizi bekler ve bizde kalır.” Ancak bunun için önce muhatabımızın kendine ait bir mevcudiyeti olduğunu kabul etmemiz gerekir. Ben farklı olduğum için ona ihtiyacım vardır. Benim teşekkür ettiğim onun biricikliğidir.

Şükran duygumuzu dile getirmek, bizi bütünüyle ve en hakiki halimizle eksiksiz olarak karşımızdakine bağlı kılar. Bu, ipleri çözmektir; bize sınırlarımızı aştıran kişiye teslimiyettir ve artık kendimizle ilgili emin olduğumuz her şeyi geride bırakmak demektir. Gardımızı indirmek, kendimiz hakkında bilmediğimiz yönleri öğrenmemize vesile olur, çünkü kendimizle o ana dek gerçek anlamda tanışmamışızdır.

“Şu bir gerçek ki başkasına doğru açılabilmek için önce çıkış noktamızı yani kendimizi çok iyi tanımamız gerekir. Kendimizde kalmalı, kendimizde olmalıyızdır” diyor Martin Buber. Minnettarlık kendimizin dışına, muhatabımıza doğru bir harekettir, bizi öteki benliğimizle bir ilişkiye sokar; bizi yüceltir ve olgunlaştırır. Teşekkür etmiş olmayı uzun süre duygu yoğunluğuyla hatırlarız ve buna da şükrederiz.

Bir cevap yazın