16 Ocak 2021

Kaçınma Terapisinin Ceza veya İşkenceden Ayırt Edilmesi Zordur.

Kişinin özel düşünceleri ve/veya davranışları ile amaçlanan düşünce/davranışlara karşı “zıt” (kaçınma, hoşnut olmama gibi) hale geldiği varsayılan sonuçlarla, olumsuz neticelerle bağlantılı bir şekilde şartlandığı bir psikoterapi biçimidir. Alkol kullanan birine, onu alkol aldığında hasta edecek bir ilaç vererek koşullandırmak kaçınma terapisine tipik bir örnektir.

KAÇINMA TERAPİSİ, hayvanların zararlı uyarıcılardan sakınmak amacıyla hızlı bir şekilde öğrenmeleri sayesinde çalışan davranış modifikasyonunun veya davranış terapisinin bir türüdür. Olumsuz yiyecek koşullanması, bir şeyleri sindirmek neticesinde bir anda hasta olmanın, uzun süreli ve derin bir isteksizliğe yol açtığı durumdur.(kötü bir deniz kabuklusundan hasta olan birinin akabinde onun görüntüsünden, kokusundan hatta deniz kabuklusu düşüncesinden bile midesinin bulanması gibi). Bu, bir terapi olarak “Pavlov’un Köpekleri” ve “Skinner Kutusu” gibi koşullandırma çalışmalarından geliştirilmiştir.

Mesela; ani elektrik şokları ile başlıca uyarıcıları bağdaştırmak için eğitilen köpekler, söz konusu uyarıcılara karşı hoşnutsuzluk tepkisi geliştirdiler. Eğer bu deneyler size acımasız olarak geliyorsa insanlarda kaçınma terapisinin uygulanmasının doğurduğu etik sorunları bir düşünün. Ancak bu tür düşünceler de kaçınma terapisinin 1920’lerden günümüze kadar kullanılmasını engelleyememiştir.

ŞOKTEYLLER; Muhtemelen kaçınma terapisinin ilk uygulaması, elektrik şoku kullanılarak yapılan 1925’teki aşırı alkol kullanımı
tedavisidir. Bundan 10 yıl sonra ilk kez alkolizm için kimyasal kaçınma terapisi denendi ve bugün hâlâ alkol kullanıldığında bulantı, kusma ve çarpıntılara yol açan ilaç Antabus (disülfuram için tescilli isim) ile birlikte kullanılmaktadır.

Daha tartışmalı bir şekilde, kaçınma terapisi yaygın olarak 1960’ların sonlarından ve ötesinden beri patolojik bir sorun olarak görülen eşcinselliği “tedavi etmek” için kullanıldı.

Örneğin, 1935’te, bir erkekten homoerotik fantezilere girmesi istendi ve bu sırada ona elektrik şoku verildi. 1963’teki benzer bir deney de çıplak erkeklerin resimleri gösterilirken elektrikli metal bir zeminde duran ve şok verilen çıplak ayaklı bir adamla ilgiliydi. 4000 şoktan sonra, dediklerine göre denek biseksüel oldu. 1950’li yılların sonunda eşcinselliğe yönelik kaçınma terapisi, psikiyatrist Kurt Freund tarafından kimyasal yöntemlerin geliştirilmesi ile daha da derinleşti.

İlginizi Çekebilir:   Genelleştirilmiş Korku Bozukluğu Nedir?

Freund, kurbanlarına çıplak erkeklerin resimlerini gösterirken onlara bulantı ve kusma gibi tehlikeli ve rahatsız edici semptomlara neden olmak için apomorfin verdi. Aynı zamanda bastırılamayan erotik cevapları tarayıp ortaya çıkarmak için penis etrafında kelepçelenmiş bir bant olan bir çeşit cinsel “yalancı dedektör” olarak işlev görebilen, herhangi bir hareketlenmenin dahi kaydedildiği bir cihaz da geliştirdi.

Sonuç olarak, belki de kaçınılmaz bir şekilde bu saçmalık, 1964’te, eşcinselliğe karşı kimyasal kaçınma terapisinin neticesinde kalp rahatsızlığı olan bir İngiliz adamın öldüğü trajediye yol açtı. Bu kişiye eşcinsellik üstüne bir tartışma ile birlikte kusturucu ilaçlar uygulandıktan sonra heteroseksüel fanteziler hakkında konuşulurken bir doz LSD takviyesi yapılmıştı!

Dilbilimci Hugh Rawson’un da belirttiği gibi bunu çekmeye zorlanan bir kişinin bakış açısına göre, “Kaçınma Terapisi”nin ceza veya işkenceden ayırt edilmesi zordur. Buna rağmen yine de bu, ABD’nin bazı bölgelerinde 1980’lerin ortasına kadar yaygındı ve muhtemelen hâlâ dünyanın çeşitli yerlerinde uygulanıyor.

Joel Levy

Bir cevap yazın