10 Åžubat 2021

BiliÅŸsel Terapi Nedir

“Atfetme süreçlerinin, yalnızca bireye kendi dünyasına dair gerçeÄŸe uygun bakış açısı saÄŸlayan bir araç olarak deÄŸil, bireyin bu dünyada etkili bir kontrol kurabilmesini destekleyen ve saÄŸlayan bir araç olarak da anlaşılması gereklidir.” H. H. Kelley, 1972

Alanın öncüleri

Genelde, biliÅŸsel terapinin ( BT) 1960’larda baÅŸladığı kabul edilir. Bu tarz psikoterapinin babası ise, 1967’de Depression: Causes and Treatment [Depresyon: Nedenleri ve Tedavisi] ve 1976’da ise Cognitive Therapy and the Emotional Disorders [BiliÅŸsel Terapi ve Duygusal Bozukluklar] adlı kitapları yazmış olan Aaron Beck kabul edilir. Bu yaklaşımın bir diÄŸer kurucusu ise, akılcı duygusal davranış terapisini geliÅŸtirmiÅŸ olan Albert Ellis’tir ( 1914-2007). Ellis akıldışı inanışların ABC’sinden bahseder: harekete geçirici olay, bununla iliÅŸkili inanış ve bu yaklaşımın sonuçları (duygusal ve davranışsal). Olayların yeniden yorumlanmasını ve saÄŸlıklı baÅŸ etme stratejileri geliÅŸtirilmesini teÅŸvik eden tekniÄŸine, yeniden söze dökmek ya da yeniden yorumlamak adı verilmiÅŸtir. Bir terapi biçimi olarak, kendine yüksek standartlar koyanlar ya da kendini yetersiz görüp bu konuda sürekli düşünüp suçluluk duyanlar üzerinde özellikle etkili olduÄŸu kanıtlanmıştır.

Düşünce terapisi

BiliÅŸsel terapiden önce, kimi zaman davranış deÄŸiÅŸtirme (modifikasyonu) de denilen davranış terapisi gelmiÅŸtir. Böylece, fobik bir birey, bu korkuların nesnel hiçbir temeli olmadığını kanıtlamak için yavaÅŸ yavaÅŸ ama bile bile, kendisini korkutan durumlarla karşılaÅŸtırılır. Davranış deÄŸiÅŸtirme, tatsız bir deneyimi özel bir etkinlikle eÅŸleÅŸtiren -alkolik bir kiÅŸiye içki içtiÄŸi zaman onu kusturacak bir ilaç vermek; tırnak yiyenlerin tırnaklarına acı bir cila sürmek gibi- caydırıcı terapiye de baÅŸvurur. Kurumlarda, kiÅŸilere kendine söyleneni yaptıklarında simgesel bir ödülün (çeÅŸitli mal ya da ayrıcalıklarla deÄŸiÅŸ tokuÅŸ yapmak üzere) verildiÄŸi “token” ekonomisinden de geniÅŸ çapta yararlanılır. Ä°yi davranış göstermek, kiÅŸi gönüllü olarak her iyi davranış sergilediÄŸinde, simgesel bir armaÄŸan verilerek ödüllendirilir ve bir yandan da, gülümseme ya da sohbetle de bu davranışı teÅŸvik edilir.

Ä°lginizi Çekebilir:   KonuÅŸmadığını Ä°yileÅŸtirebilir misin?

Buradaki temel fikir, insanların dünyalarını nasıl algılayıp yorumladıklarının, olaylar hakkında ne düşündüklerinin ve bunları nasıl hatırladıklarının ve daha özel olarak da bunların nedene katkısının terapistler tarafından araÅŸtırılması gereÄŸidir. Dolayısıyla, “biliÅŸsel” sözcüğü, biliÅŸleri keÅŸfedip deÄŸiÅŸtirmeye yönelik terapi fikrini tanımlar.

Bilişsel terapistler, dünyaya bakma biçimlerimiz ya da bakarkenki filtrelerimiz olan şemalardan söz eder. İnsanlar olayları görüş ve yorumlamadaki seçici biçimler demek olan bilişsel yanlılıklar geliştirir. Böylece de, tüm okul yaşamlarını epeyce seçici ve genelleştirilmiş şekilde, itilip kakılma, başarısızlık ve mutsuzluk anılarıyla ya da başarı, dostluk ve tatminle hatırlarlar. Hepimiz, şimdiye ve geleceğe ilişkin görüşlerimizde olduğu gibi, geçmişe ilişkirı anılarımızda soyut, seçici ve sıklıkla da genellemeler yapmaya eğilimli görünürüz.

BiliÅŸsel terapi, düşüncede deÄŸiÅŸiklikler yaratarak davranış kalıbını kırmayı, ardından da deÄŸiÅŸtirmeyi hedefler. Hedef, olayların yorumlanması aracılığıyla, kısır döngünün yerirıi bereketli bir döngüye bırakmasıdır. ÖrneÄŸin, kiÅŸi bir partiye gidip insanlarla konuÅŸamayabilir, bu yüzden de kendini hiç çekici olmayan sıkıcı biri gibi görmeye baÅŸlar. Bunun sonucunda da, kederlenip baÅŸka partilere gitmekten kaçınır ya da davetleri reddeder; böylece de daha az davet almaya baÅŸlar. Bu durumda, toplumsal becerilerinin olmadığını, çirkin ya da beceriksiz olduÄŸunu düşünür. Terapi ilk önce o özel partide neden çok az insanın kendisiyle konuÅŸtuÄŸuna dair diÄŸer nedenleri ve bunu izleyen sözde “mantık”taki deÄŸiÅŸiklikleri deÄŸerlendirerek baÅŸlar.

Depresyonda biliÅŸsel terapi (BT)

BT, depresyonlu çoğu irısanın, çocuklukta ya da ergenlikteki ilk deneyimler aracılığıyla hayli olumsuz bir dünya görüşü ya da şeması öğrendiğini öne sürer. Bunun birçok nedeni olabilir: ebeveynlerdeki depresyon, ebeveyn ya da akranlar tarafından eleştirilmek ya da reddedilmek; anne ya da babanın ölümü ya da boşanması. Bu kişiler kendini başarısız, çaresiz ve umutsuz hissederler; neye el atsalar batıracaklarını düşünürler. BT terminolojisinde, negatif şema (karamsar dünya görüşü) bilişsel yanlılıklara (asılsız inançlar) yol açar; bunlar da negatif şemalara temel oluşturup, kendi kendini doğrulayan kehanetler aracılığıyla kişiyi başarısızlığa sürükler.

Ä°lginizi Çekebilir:   Deneysel Psikoloji belirli bir dal deÄŸildir

Depresyonlu kişiler kendilerine ve başkalarına olanlara özel anlamlar yükler ya da bambaşka bir açıklama tarzıyla yaklaşırlar. Bunun üç bileşeni vardır: içsel-dışsal (nedenin kendilerine içsel mi dışsal mı göründüğü), kararlı-kararsız (nedenin ruh hali gibi geçici mi, yoksa yetenek gibi daha sabit bir şey mi olduğu), ve genel-özel (kişinin yaşamının tüm yönlerini mi, yoksa yalnızca çok belirli alanlarını mı etkilediği). Dolayısıyla, negatif ya da depresif yükleme tarzı, başarısızlığı (sınavdaki, terfi konusundaki, bir ilişkideki) içsel, kararlı (benim yeteneksizliğim yüzünden, kişililik yapımın tuhaflığından ) ve genel (hayatımın her alanını etkileyecek) görecektir. Oysa kişi ehliyet sınavını geçememesini dışsal (ehliyet hocası ya da o günkü hava şartları yüzünden), kararsız (değişebilecek ya da kesinlikle değiştireceği bir şey) ve özel (yalnızca ehliyetle ilgili bir şey) olarak yorumlayabilir.

Bilişsel davranış terapisi (BDT) Günümüzde çok çeşitli durumlarda başvurulan tüm terapiler içinde belki de en yaygın kullanılanı olan BDT, bilişsel terapi, akılcı duygusal davranış terapisi ve davranış modifikasyonundan geliştirilmiştir. BDT dört varsayım üzerine kuruludur. Birincisi, insanlar gerçekte kendilerine ne olduğunu anlamak yerine olayları yorumlamayı tercih ederler. İkincisi, düşünceler, hisler ve davranışlar birbirine kenetlenmiş, iç içe geçmiş ve birbiriyle ilişkili durumdadır. Üçüncüsü, terapinin işe yaraması için, kişilerin kendisi ve diğerleri hakkında ne düşündüğü netleştirilmeli ve ardından değiştirilmelidir. Dördüncüsü, terapi hem inançları hem de davranışları değiştirmeyi hedeflemelidir; çünkü, her ikisi birden hedef alındığında yararı ve etkisi daha büyük olacaktır.

Tipik adımlar arasında, günün önemli olayları ve bunlarla ilgili tüm düşünceler, duygular ve davranışları kapsayan ayrıntılı bir davranış günlüğü tutulması; uyumsuz ya da yararsız tüm inanç ve davranışların sorgulanması; bundan sonra da, belli durumlara çok farklı bir düşünce yapısıyla yaklaÅŸmaya çalışılırken diÄŸerlerinden kaçınılması yer alır. GevÅŸeme teknikleri gibi baÅŸka yöntemler de öğretilebilir. KiÅŸiye kendisi, baÅŸkaları ve genelde dünya hakkında gerçekte ne düşündüğünü ve nasıl tepki verdiÄŸini inceleyerek kendini izlemesi ve bir iç bakış geliÅŸtirmesi için destek verilir. Odak noktası daima biliÅŸler ve yanlılıklar!a çarpıtmaların daha gerçekçi ve olumlu inanışlarla deÄŸiÅŸtirilmesidir. BDT’nin hedefi kiÅŸiyi genellikle depresyona sürükleyen otomatik, akıldışı düşüncelerdir. Özellikle kaygı, depresyon, obsesif-kompülsif bozukluk ve panik ataklardan yakınanlarda etkili görünmektedir.

Ä°lginizi Çekebilir:   Ted Psikoloji KonuÅŸmaları

Tedavi başarısı

BDT’yi destekleyenler bu yöntemin maliyet-etkin, uyarlanabilir olduÄŸunu ve iÅŸe yaradığını öne sürmektedir. Bazı bildiriler, kısa süreli “kür”lerin yüzde 50 “ÅŸifa” saÄŸladığını düşündürmektedir. Bu büyük bir baÅŸarı sayılmaktadır. Yani, kiÅŸi haftada bir 16 özel seansa katılırsa, psikiyatrik belirtilerinden kurtulma ve bunların tekrarlamama ÅŸansı 50:50’dir.

Ağır vakalarda BDT, uygun ilaçla birlikte uygulandığında, özellikle depresyonlu bir kişiye yardım etme şansı en fazla olan yol gibi görünmektedir. Bilişsel davranış terapisi tek başına bilişsel terapiden daha etkilidir. Ancak, her ikisi de, şizofreni gibi ciddi psikotik hastalıklarda mütevazı bir etki sağlar. Bilişsel terapistler depresyon, elem ve çoğu zihinsel hastalıkta önemli rol oynadığını anlamaya başladığımız fiziksel etmenleri ve fizyolojik süreçleri hafife alma eğilimindedir.

Dahası, bilişsel terapinin kimi i nsanlardaki akıldışı ve bozulmuş düşünceyi, uyumsuz davranışlar üzerinde fazla etki ya da değişim yaratmaksızın, gerçekten değiştirebildiği gösterilmiştir. Herhangi bir terapinin gerçek etkisini ölçmek birçok nedenden zordur. Hastalar durumlarının ağırlığına göre farklılık gösterirler.

Terapistin kiÅŸilik, yetenek ve becerileri ve hasta ile terapistin birbirine ” uyumu” ya da aralarındaki kimya pek çok ÅŸeyi etkiler. Kısa süreli etkiler kaybolabilir, pek çok kez nüks görülebilir ve ölçümlere uzun süre devam edilmesi gerekebilir. Kimileri terapiden ayrılır ve bunun nedeni de bilinmez. Dahası, çoÄŸu hasta -genellikle terapist farkında olmaksızın alternatif ve tamamlayıcı tıp, yoga, vitamin destekleri, kendi kendine yardım gibi baÅŸka terapiler alır. Bu nedenle, hangi etkiye neyin yol açtığını bilmek güçleÅŸir.

Bir cevap yazın