
Yalan söylemek kötü bir alışkanlık olmakla beraber insan beyninin en karmaşık başarılarından biri. Kimine göre bazen gerekli, kimine göre ise asla kabul edilebilir bir şey değil.
Araştırmacılar yalan söylemekle ilgil ipek çok detayı merak ediyor.Kimler yalan söylemeye daha eğilimli? Çocuklar genellikle ilk olarak ne zaman yalana başvuruyor? Yalan söylemek mi yoksa gerçeği söylemek mi daha fazla beyin gücü gerektiriyor? İnsanlar yalanı, gerçekten ayırmakta ne kadar başarılı? Beyninde bazı frontal lob yaralanması olan insanlar yalan söyleyemiyor mu? Bu sorulara yanıt arayan bilim insanları hayli ilerleme kaydetmişe benziyor.
Yalan binlerce yıldır edebiyatın, dinin, felsefenin, psikolojinin ve popüler kültürün ilgi alanı olageldi. Psikologlar öncelikle çocuklukta yalan söyleme kapasitesinin gelişimiyle, yalan söyleme nedenleriyle, günlük yaşamda yalan söyleme sıklığıyla ve yalanların tespit edilebildiği yollarla ilgilenmişler; çoğu insanın kendilerine bile itiraf edemeyecekleri kadar çok yalan söylediğini tespit etmişler. Yalan söyleme sıklığına dair en çok konuşulan çalışma Amerikalı psikolog Robert S. Feldman tarafından 2002’de yapılmış ve bu çalışma kişilerin her 10 dakikalık konuşma süresi için ortalama iki ila üç kez yalan söylediklerini göstermiş. Santa Barbara, California Üniversitesinden sosyal psikolog Bella M. DePaulo’ya göre ise kişiler günde ortalama iki kez yalan söylüyor.
İnsanlar bazı durumlarda karşısındakilere tamamen gerçekleri söylediklerinde, nezaketsiz ve incitici olarak eğerlendirilebileceklerini
düşünüyor. Bu kaygı yüzünden ya da başka nedenlerle gündelik hayatta, “beyaz yalan” denilen yalanlara başvuruluyor. Tadını kötü bulduğumuz bir kek için “Bu kek bir harika!”, varlığından rahatsız olduğumuz biri ortamda bulunmak için izin istediğinde, “Yoo, hayır, hiç rahatsız etmiyorsunuz.” demek bunlara örnek. Rol yapma, bahane ya da beyaz yalan… Adı ne olursa olsun aslında başvurduğumuz bu yollarla -kendimizce- sosyal ilişkilerimize kalıcı bir zarar vermeden işlerin yolunda gitmesini sağlamaya çalışıyoruz.Psikologlar yalan söylemenin altında pek çok neden sıralıyor, bunların en başında benlik saygısını korumanın gerekliliği, avantaj sağlamak, cezadan ve çatışmadan kaçınma isteği ve başkalarını kendi çıkarlarına uygun şekilde davranmaları için manipüle etme arzusu geliyor.
Prefrontal Korteks İşin İçinde
Yalan söylemeyle ilgili psikolojik süreçler hakkındaki güncel kanıya göre gerçeği söylemek yalan söylemekten daha kolay ve yalan söylemek için daha fazla bilişsel kaynak gerekiyor. Bir yalan söyleme sürecini düşünelim:Öncelikle gerçeği bilmeli, gerçeğin farkında olmalıyız. Böylece tutarlı, makul bir yalan senaryosu mümkün olabilir. Bu arada dinleyicinin tepkilerini de doğru değerlendirmek gerekiyor ki gerektiğinde senaryoya ustaca, uygun uyarlamalar yapılabilsin. Tüm bu süreçteki karar vermenin ve kendi kendini kontrol etmenin beynin ön bölgesindeki, planlama, duyguları ve davranışları kontroletmeden sorumlu prefrontal korteks tarafından yönetildiği düşünülüyor. Prefrontal korteksin elektriksel uyarılması aldatma yeteneğimizi de artırıyor olabilir.
Beyin görüntüleme çalışmaları, yalan söylemenin,genellikle gerçeği söylemekten daha fazla çaba gerektirdiğinive prefrontal korteksin işin içinde olduğunu gösteriyor.2001’de yetişkin psikiyatristi Prof. Dr. Sean Spence bu fikri hayli basit bir deney yaparak test etti. Deneye katılanların beyni işlevsel manyetik rezonans görüntüleme yöntemiyle (fMRI) tarandı, bu sırada katılımcılar günlük rutinleri hakkındaki soruları ekranda “evet” veya “hayır” düğmesine basarak cevapladılar. Araştırmacılar görüşmelerden önce doğru cevapları biliyorlardı. Sonuçlar, katılımcıların yalan bir cevap vermek için kayda değer bir zamana ihtiyaçları olduğunu gösterdi.
Ayrıca, prefrontal korteksin bazı kısımlarının yalan sırasında daha aktif olduğu gözlendi. Sonrasında yapılan başka çalışmalar da prefrontal korteksin yalan söylemedeki rolünü doğruladı. Ancak yalan söylerken beynin spesifik bir bölgesinin aktif olduğunu söylemek, o bölgede olup biteni tam olarak açıklamaya yetmiyor.
110 gönüllünün katıldığı bir çalışmada,katılımcıların yarısı yalan söylemeyi bırakmayı kabul etti,diğer yarısına ise herhangi bir bilgi ya da talimat verilmedi.On haftanın sonunda, yalan söylemeyi bırakacağını belirten grupta % 54 daha az zihinsel şikayet (stres ya da kaygı gibi) ve % 56 daha az fiziksel sağlık sorunu (baş ağrısı ya da sindirim sorunları gibi) vardı.
Yalan Beyne Ne Yapıyor?
Yalanın beyni nasıl etkilediğini anlamak için University College London, Fuqua İşletme Fakültesi ve Duke Üniversitesi, Deneysel Psikoloji Bölümünden araştırmacılar,
2016 yılında Nature Neuroscience dergisinde yayımlanan ve 80 yetişkin katılımcının yer aldığı bir deney yaptılar. Bu çalışmanın sonucu yalan söylemenin insanların beynini nasıl değiştirdiğini ve sonraki zamanlarda yalan söylemeyi nasıl kolaylaştırdığını gösterdi. Deney sırasında katılımcıların bir bölümüne içi bozuk parayla dolu cam bir kavanozun büyük bir resmini gösterdiler. Ardından kavanozun daha küçük bir resmini gören gizli başka bir katılımcıya (partner), gördükleri büyük resimdeki kavanozun içinde ne kadar para olduğu konusundaki tahminlerini göndermeleri istendi.
Araştırmacılar katılımcılara yalan söylemeleri için çeşitli teşviklerde bulundu. Kavanozun içindeki para miktarının daha yüksek olduğunu belirttiklerinde para ile ödüllendirilecekleri söylendi. Deney devam ettikçe yalanlar uçuşmaya başladı.Katılımcılar hem kendileri hem de partnerleri için yarar sağlayacağı zaman daha çok yalan söylediler. Yirmi beş katılımcının beyni yalan söylerken fMRI ile tarandı.Bilim insanları çalışmalarında katılımcıların ilk yalanlarında amigdalalarında bir aktivite patlaması olduğunu fark ettiler. Amigdala beynin, korku, zevk, kaygı ve duygusal tepkiler üreten önemli bir bölümü, yalan söylerken duyulan suçluluk hissinde de amigdalanın rolü var. Ekip, katılımcılara kişisel kazanç için yalan söyleyebileceklerigörevler verdi ve bu görevleri yerine getirirlerken de beyinlerini taradı.
Katılımcılar kişisel kazanç için ilk yalan söylediğinde amigdalanın en aktif olduğunu buldular. Amigdalanın gösterdiği yalan söyleme tepkisi, yalanların büyüklüğü ve sayısı artarken her yalanda azaldı.Bir kişi daha önce yalan söylemişse, beynin belli bölgelerinde,özellikle de amigdalada, beyin aktivitesi azaldı.Araştırma ekibinden, University College London’da bilişsel bir sinirbilimci olan Tali Sharot, insanlara kendiyararları için yalan söyleme fırsatı verildiğinde, küçük yalanlarla başlayan serüvenin zamanla büyüyen yalanlarla sürdüğünü söylüyor. Sharot ve araştırma ekibi, birisini aldattığımızda,beynin duyguları düzenleyen kısmı olan amigdalanın
aktifleştiğini, utanç ve suçluluk hissetme eğiliminde olduğumuzu söylüyor. Beynin bu kısmı ayrıca sevimli yavru köpek resimleri veya çok üzücü fotoğraflar görünce de tepki veriyor. Amigdala, sürekli olarak bu fotoğraflara maruz kaldığında daha da duyarsızlaşıyor ve daha az aktif hâle geliyor. Araştırmacılar, aynı şeyin yalan söyleme için de geçerli olduğunu düşünüyor.